Hafızlık Deli Bir Deveye Benzer
Unutanlar çok kınanıyor. “Bir insanın hiç günahı olmasa, hafızlıktan sonra onu (Kur’an’ı) unutması ona yeter” deniliyor. Hafızlık deli bir deveye benzer, tekrar edilmezse, firar eder.
Altı ayda hafız olan Yeni Camii İmam-Hatibi Hafız Osman Aydın:
Hafızlığı yaşatmak hepimizin görevi
Hafızlık yapacak çocuklara Kur’an’ı sevdirmek lazım. Çocuğun kabiliyetine ve ezberleme yeteneğine bakmak lazım. Zenginlerimiz şayet bu müesseselere sahip çıkmazsa, sokaklarda tinerciler çoğalır. Şikayet etmeye bile fırsat vermez, canınıza kıyarlar.
Altı ayda hafız olan ve şu anda Dülgerzade Kur’an Kursu’nda aşere, takrib, tayyibe okutan Erzurumlu Osman Aydın Hafız Hoca Efendi ile halen görev yaptığı Yeni Camii’nin imam odasında konuştuk. Hafızlığın önemli bir değer ifade ettiğini belirten Osman Aydın Hoca: “Hafızlığı yaşatmak her Müslüman’ın görevidir” dedi. Osman Aydın Hoca ile yaptığımız sohbeti sunuyoruz.
Kur’an okumaya nerede, kaç yaşında ve kimden başladınız?
1957 yılında Erzurum’un Pasinler İlçesi’nin Yeniköyü’nde dünyaya geldim. Kur’an okumayı, halk tarafından tutulan köyümüzün imamı olan Osman Ayvaz Hoca’dan öğrendim. Hafızlığa da ondan başladım ve bitirdim. Oniki kardeşin beşincisiydim. Dedem babama “Osman’ımı hafız yetiştirmezsen elim yakanda olsun” demiş. Zaten ben de hafızlığa istekliydim. Kışları camide okuyorduk. Henüz ilk okula gitmemiştim. Hocamız ‘Hafız olmak isteyenler parmak kaldırsın’ dedi. İlk parmak kaldıranlardan birisi ben oldum.
Hafız olduğunuzda neler hissettiniz?
Hafız olduğumda sanki dünyalar benim olmuştu. Çünkü Allah(celle celalüh) kelamını ezberlemişim. Kur’an hoş tutar boş tutmaz. Cenab-ı Allah(celle celalüh) hafızlığı herkese nasip etmez. Kur’an’ı ezberlemenin mutluluğunu yaşadım.
Dinleyenler gözyaşına boğuldu
Hafız olunca neler hediye edildiğini hatırlıyor musunuz?
Hafız olduğumda ekonomik sıkıntılar vardı. O zaman babam bize köyden tereyağı, bal ve yumurta getirmişti. Erzurum’da tereyağı çok önemliydi. “Erinmiş yağı içerse boğazı yumuşar. Sesi güzel olur. Bal yerse zekası açılır” diye düşünmüş. Bunlar beni çok mutlu eden şeylerdi.
Hafızlık cemiyeti yapıldı mı?
Hem de Hasankale’nin en büyük Camii’nde hafızlık cemiyetimiz yapıldı. İlçe Müftüsü, hoca efendiler ve cemaatin iştirakiyle yapıldı. Daha ilkokula gitmemiş bir çocuğun altı ayda (kendisini kast ediyor) Kur’an’ı ezberlemesi cemaati hem sevindirmiş hem de duygulandırmış olmalı ki gözyaşlarını tutamadılar.
Hafızlık küçük yaşta daha kolay
Biraz önce ilk okula gitmeden tam altı ayda hafız olduğunuzu söylediniz. Hafızlık için bu yaş önemli mi?
İlmin yaşı yoktur. Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz” buyuruyor, ama hafızlıkta yaş önemlidir. Yine Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) buyuruyor ki, “Çocukken Kur’an ezberlemek, taş üstüne yazı yazmaya benzer. Yaşlılıkta ezberlenen de buz üzerine yazı yazmak gibidir. Güneş vurunca buz nasıl erirse, yaşlılıkta ezberlenen Kur’an da işte öyle tez unutulur.”
Bundan dolayı hafızlıkta yaşın küçük olması çok önemlidir. Bugün dünya literatürüne baktığınız zaman hafızlıkta birinci gelen kişilerin, küçük yaşta hafız olduklarını görürsünüz. Ben de Erzurum’da yapılan yarışmalarda birinci olmuştum.
Hafızlığa çalışırken dayak yediniz mi?
Dersimi yapamadığımdan değil, bir keresinde hocamız “şımarmasınlar” düşüncesiyle bizi aşırı şekilde dövmüştü. O dayak az da olsa şevkimizi kırdı. Çünkü ben hayatta dersimi yapmadan yattığımı bilmiyorum. Zaten hocamdan önce her akşam babama dersimi dinletir öyle yatardım. Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) çocuğun yüzüne vurulmasını men ediyor. Hafızlığa çalışan çocuklar tenkid değil, takdir edilmeli. Dayak yerine teşvik edilmeli.
Sayın Hocam, siz hafızlık yapan çocuklara yanlış yapıldığını gördünüz mü?
Gördüm tabi. Bir keresinde hafızlık imtihanına giren çocukların başında gittim. Jürinin başında gelen şahıs (İsmi önemli değil) çocuklara bağırıp çağırıyordu. Bu durumdan etkilenen hafızlardan Fatih Camii’nde tek başına mukabele okuyan bile imtihanı kazanamadı. Çocuğun birisi Arap makamında Kur’an okuduğundan o jüri başkanı çocukları öyle azarladı ki, ben de sinirlendim ve çocuklara: “Çıkın, gidiyoruz, imtihana girmiyoruz” dedim.
Bu sefer aynı zat bana bağırmaya başladı. “Sen ne diyorsun. Böyle nasıl davranırsın?” Ona dedim ki: “Beyefendi bu çocukların suçu Kur’an okumak mı? Bunlar tinerci olsaydı, ayyaş olsaydı, bu hakaretleri yapabilir miydiniz? Elbette yapamazdınız. O halde bu çocuklara hakaret ve azar yerine iltifat etmeniz gerekir. Onlara önce hafızlığı, yani Kur’an’ı sevdirmek lazım.
Hafızlık müessesesi kayboluyor
Eskiden yazarımız sayın Mehmed Şevket Eygi’nin çıkardığı gazetelerde sizin gibi altı yedi ayda, ya da 7-8 yaşında hafız olanların fotoğrafları yayınlanırdı. Sizce şimdi öyle hafızlar mı yetişmiyor, yoksa medya mı bu tür haberleri vermiyor?
Şimdi neredeyse hafızlık müessesesi yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor. Yetkililerin bu konuya ciddi bir şekilde eğilmesi lazım. Kur’an, Ümmeti Muhammed için, hatta bütün insanlık için şifa ve rahmet olarak indirilmiştir. Bundan dolayı hafızlık müessesesine önem verilmesi ve yeniden canlandırılması lazım. Sekiz yıllık zorunlu ilköğretimden sonra hafızlığa başlanması hafızların sayısını azalttı. Bu hafızlık için geç bir yaştır. Bu hususun tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
Mest olduğum iki şey:
Misafire ikramda bulunmak ve Kur’an öğretmek
Hafız yetiştirmeye ne zaman başladınız? Yetiştirdikleriniz arasında ünlü olanlar var mı?
Doğrusu benim en çok sevdiğim 2 şey vardı. Misafire ikramda bulunmak ve Kur’an Kursu öğretmeni olmak. Kur’an Kursu öğretmeni değil de biz bugün imamız. Ancak imamlıkla beraber 1983 yılından beri Dülgerzade Kur’an Kursu’nda hem orada aşere, takrib okudum hem Hoca Efendiyle birlikte hafız yetiştirdik. Hâlâ aynı kursta (Yani şu anda) hafızlık yapmış, tashihi hurufu bitirmiş kişilere (İmam ve müezzinlere) aşere, takrib ve tayyibe okutuyorum. Bundan da büyük zevk alıyorum. Tek başıma hafız yetiştirmedim. Ancak Hoca Efendiyle birlikte hafızlıkla aşere takrib, tayyibe okuttuklarımızın sayısı binlerin üzerindedir. Mikdat Temiztürk Hocamızla birlikte okuttuklarımız arasında müftü ve vaiz olan hocalar var. Bizim de yetiştirdiklerimiz arasında ülke ve dünya çapında Kur’an okumada dereceye giren Naim Katmer ve Sebahattin Turan gibi hafızlar var.
“Ümmetimin en şereflisi hamele-i Kur’an’ dır”
Çocuklarınızdan da hafız yetiştirdiniz mi? Hafızlık müessesesinin ayakta durması için neler yapmalıyız?
Hafız olan bir oğlum var. Şu anda asker. Aralık’ta inşaallah terhis olacak. Cenab-ı Allah(celle celalüh) bütün Ümmet-i Muhammed’in evlatlarını kaza ve belalardan korusun. Onun sesi de güzel, bu işte yeteneği de var. Kabiliyeti yoksa çocukları zorlamamak gerekir. Aksi tesir yapar. Hafız yetiştiren müesseselere (Kur’an Kurslarına) her Müslümanın maddi ve manevi yardımda bulunması gerekir. Maddesiz mana, manasız da madde bir işe yaramaz. Zenginlerimiz şayet bu müesseselere sahip çıkmazsa, sokaklarda tinerciler çoğalır. Sarhoşlar ve ayyaşlar çoğalır. Şikayet etmeye bile fırsat vermez, canınıza kıyarlar. Hafızlık müesseselerine parasını kıymayanlar, zamanını ayırmayanlar, üzerlerine düşen görevi yerine getirmiyorlar demektir.
Hafızlığı öven hadis-i şerifleri hatırlıyor musunuz?
Birçok hadis-i şerifi hatırlıyorum. İşte bunlardan sadece birkaçı: 1- “Ümmetimin en şereflisi hamele-i Kur’an’ dır (yani Kur’an hafızlarıdır)” 2-“Cenab-ı Allah(celle celalüh), Kur’an ezberleyenleri kendisine dost olarak seçer. Cenab-ı Allah(celle celalüh) diğer insanlara karşı o hafızlarla övünür.”, 3- “Hafızlar ile anne babalarına Cenab-ı Allah(celle celalüh) mahşerde cennet elbiselerinden libaslar giydirir” 4-“Cenab-ı Allah(celle celalüh), hafızlarla birlikte anne ve babalarına cennette özel mekanlar ve köşkler hazırlar”
Digital Kur’anların keşfi, saatte yüzlerce Kur’an-ı Kerim tab eden matbaa makinalarının oluşu hafızlık müessesesini gereksiz kılar mı?
Teknoloji hafızlığa yardımcı olur, ancak, çok kolay ezberlenen ayetler ve sureler, yine çok kolay unutulurlar. Teknoloji bir anda yok olmaya mahkumdur. İmam Şafii ilim tahsil ederken, öğrendiklerini bir deftere kaydediyormuş. Memleketine giderken, öğrendiklerini kaydettiği defterleri bir merkebe yüklemiş. Merkep, sırtındaki defterlerle birlikte kaçmış. İmam Şafii tekrar dönüp, yeniden o ilimleri öğrenmiş. Ancak bu sefer deftere değil, kafaya yazmaya başlamış. Hafızlığın aleyhinde kimse uğraşmasın. Bu müesseseyi bizi yoktan var eden Allah(celle celalüh) kurmuş. Kimse yok edemez ya da gereksiz göremez.
Hafız olmak için heves şart
Tam altı ay içinde hafızlığımı dinlettim. Bir kere hafız adayının hafızlığı sevmesi, sesinin güzel olması, ezberleme yeteneği ve heseli olması şart. Hafızlığı köyümde bitirdikten sonra Erzurum’un Pasinler ilçesindeki Kur’an Kursu’na gittim. Burada İstanbul Dülgerzade Camii Kur’an Kursu’nda bacakları kesik İsmail Efendi’den okudum. Mehmet Ali Özdemir Hoca Efendi’den ders okumaya başladım. Bir yandan hafızlığımı kuvvetlendirirken, bir yandan da talim, tecvid ve tashih-i huruf dersleri aldım. Bu arada Kur’an-ı Kerim’in manasını anlamak maksadıyla Arapça okumaya da başladım. 1974 yılında İstanbul’a geldim. Hırka-i Şerif Camii’nde tam bir yıl Ziya Atik Hoca Efendi’den ders okudum. Aynı zamanda orta okul ve İmam-Hatip Lisesi’ne devam ettim. Dülgerzade Kur’an Kursu’na gider ve bacakları kesik İsmail Efendi’nin ekolünü devam ettiren Mikdat Temiztürk Hoca Efendi’den tashih-i huruf, meharic-i huruf, aşere, takrib, tayyibe okudum. Şu anda Diyanet’in kadrosunda hem aynı kursta aşere, takrib, tayyibe kursu veriyorum, hem de Yeni Cami’de İmam-Hatiplik yapıyorum.
Hafız yetiştirenlere tavsiyeleriniz var mı?
Hafız yetiştirenler, önce hafız adaylarına Kur’an’ı sevdirsinler. Hafızlık yapılacak mekanları çocukların çağına göre düzenlesinler. Yani çocuklar hafızlığa çalışırken, çocukluklarını da yaşayabilsinler. Yani çocuğun gözü dışarda, kafası oyunda olmamalı.
Hafız adaylarına neler yapılmamalı?
Kesinlikle uykusuz bırakılmamalı. Mutlaka dersler arasında teneffüs verilmeli. Çocuğun beslenmesine dikkat edilmeli. Mesela sadece peynir ekmek değil, etli yemekler ve kaliteli gıda maddeleri yedirilmeli. Bol bol tatlı ve meyve yedirilmeli.
Dayak olayına nasıl bakıyorsunuz?
Ben çocukların dövülmesine ve azarlanmasına karşı olan biriyim. Hafız yetiştiren hocalar çocuk psikolojisini bilen insanlardan seçilmeli. Yani çocuk psikolojisinin kaldıramayacağı bir takım ceza-i müeyyidelerin uygulanmaması gerekir. Çocuğun şevk ve hevesini kıracak cezalar verirseniz hocanın, ya da ailesinin zoruyla hafızlık yapmış olur ki, ileride onu terk eder. Yani ezberlediklerini de unutur.
Hafız olduktan sonra unutanların durumu nedir?
Unutanlar çok kınanıyor. “Bir insanın hiç günahı olmasa, hafızlıktan sonra onu (Kur’an’ı) unutması ona yeter” deniliyor. Hafızlık deli bir deveye benzer, tekrar edilmezse, firar eder.
Duyurular
Derneğimiz
Üye Girişi
Takip Edin
Sitemizi Twitter hesabımızdan takip edin